Düşüş
Kan kırmızı şafak söküyor.Ey ölüm, Güzel soğuk kollarınla bir kez daha sarmala beni ve bu sefer söküp at sıcaklığımı. Ufuklardan uzakta, gökten saklanayım seninle. Deş karnımı bağırsaklarım dışarı çıksın, bu yüzü yok et. Kesik dolu bedenimi göm güzel toprak! Yağmurlar yüzümü gizlesin bu soluk yara dolu yüzü. Kanayan parmaklarıma acı merhemler sürüp uçarım geceleri ve senin adın yankılanır sağır kulaklarımda. Paslı sesimle çağırırım seni. Beni duyamazsın çünkü sen sessizliksin, yara dolu dilimle şiirler söylüyorum güvelere, güveler ki benim gibi yöneliyor ayın yalancı ışığına ve bir mumun altında toplanıyoruz hepimiz, ben yandıkça yanan bir mumun altında deliler, fahişeler ve dolandırıcılar. Yüzüm, kesip atamadığım bu şekilsiz kil parçasına daha kaç gece ve kaç ayna eşlik edecek, çirkin sivri bir burun, Periclesin bile tutamayacağı çökmenin eşiğinde gözlerim ve altında ki çürüklükler. Sapladığın hançeri göğsümden aşağı doğru çekiyorum ve açılıyor iyice kaburgalarım ve ortaya çıkan kargalar deşiyor ciğerimi, gözlerimi oyuklarından çıkarıyorlar, siyah gagaları ak ciğerlerimi delip de kanımı içiyorlar. Zayıf kollarım daha fazla taşıyamadan yükleri kırılıyor teker teker erik dalı misali ve gelinciklere renk katıyor kanım, can veriyor şafaklara. Gri göklerin altında silikleşen bir olayın son devinimlerini izliyorum.